X KAPAT
X KAPAT
Karabük'e Hoşgeldiniz... Karabük Seni Bekliyor! Hemen üye olun veya giriş yapın...
Facebook İle Oturum Açın
veya
Şifremi Unuttum
Kayıtlı Değil misiniz? Hemen Hesap Oluşturun

Yakınlarımda Ne Var?

Filyos Plajı

Zonguldak’ın Çaycuma ilçesine bağlı Filyos beldesinde bulunur. Filyos Çayı’nın batısında, oldukça geniş bir kumsal alan bulunmaktadır. Filyos Plajı’nda, Abacık Mevkii’nden kaleye kadar denize girme imkânı mevcuttur. Plaj, limanın her iki yanında yer alan plaj yaklaşık 2 kilometrelere uzunluktadır. Çevrede otel mevcuttur. Yeşilin mavi ile buluştuğu plaj hemen yanı başında Tios Antik Kentine ait tarihi kalıntılarla süslenmiştir. Tios antik kentine ait tiyatroyu, su kemerini ve kale önemli turizm alanlarıdır.

Süzek Macera Parkuru

Süzek deresi, Gökçebey ilçe merkezinin hemen güneyinden Filyos Çayına dökülen Ahmetler Deresi’ni besleyen kollardan biridir. Süzek Deresi’nin Ahmetler Deresi ile birleştiği mevki, aynı zamanda Süzek Kanyonu’nun ve içinden aktığı vadinin/kanyonun da giriş noktasıdır. İrili ufaklı şalaleler bulunmaktadır. Doğa ve macera seven ziyaretçilere birçok aktivite fırsatı sunmaktadır.

Tios-Tieion Antik Kenti ve Filyos Kalesi

Çaycuma ilçesi Filyos beldesinde bulunmaktadır. Filyos, MÖ III. yüzyılda ticari amaçla kurulmuş bir Milet kolonisidir. Kent ilkçağda Karadeniz’in kuzeyinden getirilen malların boşaltıldığı önemli bir ticaret merkezi olarak bilinmektedir. Çeşitli dönemlerde Roma, Bizans ve Cenevizlilerin hüküm sürdüğü beldede kale, açık hava tiyatrosu, yeraltı şehri, su kemerleri, antik liman mendireği gibi kalıntılar bulunmaktadır. Tarihi M.Ö. 1200’e dayanan ”Tios – Tieion Antik Kenti” halen devam eden arkeolojik kazıyla gün yüzüne çıkartılmayı beklemektedir.

Romalılar tarafından yapıldığı düşünülen Filyos Kalesi, kentin denize hakim bir noktası olan bir burun üzerinde kurulmuştur. Güçlü ve heybetli bir görünüm kazandırmak düşüncesiyle yapımında iri taşlar kullanılmıştır. İlk yerleşim yeri, kentin kuzeyindeki kale tepesi üzerindedir. Bugün burada orta çağ kalesine ait duvarlar ile Helenistik-Roma dönemlerine tarihlenen kule kalıntıları bulunmaktadır. Kale tepesinin doğusunda mermer sütun ve kaidesi, mermer yazıtlı levha, taş lahitler ve tuğla mezarlar ortaya çıkarılmıştır.

Harmankaya Kanyonu ve Şelaleleri

Harmankaya Kanyonu, Zonguldak şehir merkezine yakınlığı ile dikkat çeken son derece eşsiz bir doğa harikasıdır. Şelalelerin yer aldığı vadi içine orman içindeki patika yoldan iniş yapılır. Alanın mevcuttaki zorlu coğrafyasına karşın çok sayıda doğa tutkununu ağırlamasına mümkün kılan alternatifler sunmaktadır. Parkur boyunca ziyaretçilere yemyeşil bir bitki örtüsü eşlik eder.
Şelaleler Zonguldak şehir merkezine 12 kilometre mesafededir. Nehir yatağında 3 kilometrelik yürüyüşle ulaşılmaktadır. 250-280 metre rakımları arasında olup Karagöl Dere’nin kiltaşı tabakalarını aşındırması sonucu meydana gelmiştir.

Gökgöl Mağarası

Gökgöl Mağarası 3.350 metre toplam uzunluğuyla Türkiye’nin en uzun onuncu, Zonguldak’ın ise en uzun ikinci mağarasıdır. 875 metrelik yürüyüş yoluna sahip olan mağara içerisinde yağışlı dönemlerde debisi artan bir yer altı deresi akmaktadır. Gökgöl Mağarasının içi damla taş birikimi yönünden son derece zengindir. Mağaranın girişten büyük çöküntü salonuna kadar olan bölümleri Fosil giriş, Astım Salonu, Harikalar Salonu ve Mucizeler Salonu gibi adlarla nitelendirilmiştir. Salon isimlerinden de anlaşılacağı üzere mağara içerisinde her türden oluşum mevcuttur. Sarkıtlar, dikitler, sarkıt ve dikitlerin birleşmesinden meydana gelen sütunların yanı sıra bayrak damla taşları ve dere üzerinde yer alan yoğun makarna sarkıtları görülmeye değerdir. Gökgöl Mağarası, yıl içinde sıcaklık ve nem oranının fazla değişmemesi nedeni ile mikroklima özelliğine sahiptir. Mağaranın bu özelliğinden dolayı özellikle solunum yolu (astım) hastalarının tedavisinde de yararlanılmakta olup, mağara sağlık turizmi bakımından büyük öneme sahiptir.

2001 yılında turizme açılan Gökgöl Mağarası; farklı konseptteki oluşum aydınlatmaları, engelli dostu yürüyüş yolları, cam köprüleri, seyir terasları ve yeni tamamlanan hediyelik eşya satış yeri, ziyaretçi merkezi, tuvalet ve otoparkının yanı sıra, Ankara-Zonguldak karayolunun hemen kenarında yer alması ile endüstriyel ve jeolojik miras ögeleri açısından önemli turizm potansiyeli barındıran Zonguldak kent merkezine yakın olmasının avantajlarına sahip güçlü bir turizm değeridir.

Karaelmas Maden Şehitleri Müzesi

Türkiye Taşkömürü Kurumu'nun kuruluş sürecinin anlatıldığı, maden işçilerinin eşyaları ile çeşitli dönemlere ait pek çok belgenin sergilendiği Karaelmas Maden Şehitleri Müzesi, ziyaretçilerini kentin madencilik tarihinde yolculuğa çıkarıyor.

Zonguldak Maden Müzesi

Zonguldak merkezde bulunan müze binası fuaye, teşhir salonları, toplantı salonu, depolar ve idari birim odalarından oluşmaktadır. Fuaye alanında Kömür- Şehir İlişkisi ele alınmıştır. Tanıtım odasında 10 dakikalık Zonguldak tanıtımından sonra sergi salonuna alınan ziyaretçilere, Zonguldak’ta kömürcülük hakkında tarihi ve teknik bilgiler verilmektedir. İkinci kat vitrinlerinde iş güvenliği, topoğrafya, sağlık, sosyal bakım ile ilgili malzemeler ve eğitim kitapları sergilenmektedir. Üçüncü kat kömürün kok türevleri, fosiller ve kömürün oluşumu anlatılmaktadır. Ayrıca hemen yanında TTK Eğitim Ocağı bulunmaktadır.

Kapuz Plajı

Kapuz Plajı, Karadeniz’deki 7 mavi bayraklı plajdan biri olmasının yanı sıra Zonguldak’taki tek mavi bayraklı plaj olma özelliğine sahiptir. Zonguldak şehir merkezinde yer alan Kapuz Plajı, 180 metre uzunluğa ve 25 metre genişliğe sahiptir. Kapuz Plajı, Zonguldak Belediyesi tarafından işletilmekte olan bir halk plajıdır. Yeşille mavinin buluştuğu plaj, kumdan bir sahile sahiptir. Plajın arka kısmında bulunan ağaçlar, gölgeleriyle insanları rahatlatmaktadır.

Fener Mahallesi ve Varagel Tüneli

Zonguldak kenti kömür-emek üzerine gelişen bir kimlik ifade eder. Zonguldak kent merkezinin kuzeydoğusunda Karadeniz’e doğru uzanan burun kısmında yer alan mahalledir. 1893/1896 yılında yöredeki kömür üretim ocaklarına sahip olan Fransız şirketince meskun mahal olarak belirlenmesi üzerine ‘Fransız Mahallesi’; 1908’de buruna deniz feneri (Zonguldak Deniz Feneri) yapılmasından sonra ‘Fener Mahallesi’ olarak anılmasına karşın; yörenin adı, resmi kayıtlara coğrafi yapısından esinlenerek ‘Yayla Mahallesi’ olarak tescil edilmiştir.
Doğal yapısı, tarihsel geçmişi ve kültürel özelliğiyle farklı bir yerleşim yeri olan Yayla Mahallesi, Zonguldak’ın mahalle ölçeğinde korunup, geleceğe taşınması gereken bir yöredir. Mahalle kentsel sit alanı ilan edilmiştir.

Endüstriyel amaçlı kullanım için yapılan bu tünel, deniz kenarında, karstik yapısal özellik taşıyan kayalık içine yapılmıştır. Bu özelliği doğal mirasa katkı sağlamaktadır. Endüstride kullanılan bir değer olduğu için kültürel endüstri mirasına katkı sağlamaktadır. Yaklaşık yetmiş beş yıllık bir geçmişi olduğundan tarihsel özellik taşımaktadır. 3 bağlamda yer alması ve turizm çeşitlerine olanak sağlaması yönüyle turizme katkı sağlamaktadır.

Gümeli Tabiat Anıtı ve Anıt Porsuk Ağacı

Alaplı ilçesi Gümeli Ormanları içerisinde, taşıdığı tabii kaynak değerleri sebebi ile 2550 dekarlık alan 11 Mart 2008 tarihinde Gümeli Tabiat Anıtı olarak ilan edilmiştir. Sahanın en önemli özelliği; 1987 ve 1164 yaşlarındaki Porsuk ağaçlarının da bulunduğu tabii, yaşlı porsuk meşceresi olmasıdır. Alanda, ortalama yaşları 300 ile 500 arasında değişen çok sayıda porsuk ağacı bulunmaktadır.Gümeli Tabiat Anıtı’nın en önemli özelliği, bir ağacın binlerce yıl genç bir fidan gibi yaşamasını sağlayan eşsiz tabii özellikleridir. Bu özellikleriyle de Gümeli Tabiat Anıtı Türkiye’nin zengin tabiat turizmi alanlarının, hassas ve en değerlilerinin başında yer almaktadır.

Türkiye’nin en yaşlı ağacı ve dünyada bilinen en yaşlı 5 ağaçtan birisi olan porsuk ağacı Zonguldak’ın Alaplı ilçesine bağlı Gümeli Beldesi’nde bulunmaktadır. 2016 yılında keşfedilmiştir ve keşfedildiğinde 4112 yaşında olduğu belirlenmiştir. Keşfedildikten sonra dünyanın bilinen en yaşlı Porsuk ağacı olarak belirlenmiş ve tescillenmiştir.

Cehennemağzı Mağaraları

İl merkezine 50 km uzaklıktaki Ereğli’de bulunan yan yana sıralanmış 3 mağaranın ortak adıdır. Bu mağaralar volkanoklastik kayaçlar içerisinde gelişmiştir. Mağaraların ikisinde göl bulunmaktadır.
Birinci mağara 2 bölümden oluşmaktadır. İlk bölümünün zemininde bitki ve geometrik motiflerle bezeli bir mozaik bulunmaktadır.
İkinci mağara, yol kenarında yaklaşık 10 m yüksekliğinde olup yöre halkı tarafında Koca Yusuf Mağarası olarak adlandırılmıştır.
Üçüncü mağara ise yüzölçümü bakımından en geniş olanıdır. Zemini taban suyu ile kaplıdır. İnsan eli ile yapılan mağara birinci ve ikinci mağaralara su sarnıcı görevi üstlenmiştir. Cehennemağzı Mağaraları, hem ilk çağın önemli kehanet merkezi hem de ilk Hristiyanlığın ibadet yeri olması gibi özelliklere sahiptir.

Alemdar Gemi Müzesi

Alemdar Gemisi'nin Kurtuluş Savaşı'ndaki tek deniz çatışmasının silahsız kurtarma gemisidir. Aynı ölçülerde yeniden yapılarak müzeye dönüştürülmüştür. Alemdar Gemisi, ordunun ihtiyacı olan silah ve cephaneyi Trabzon ve İnebolu'ya taşımıştır. Bütün bu hizmetleri anlatan meteryallerin yer aldığı müzeyi, çok sayıda yerli ve yabancı turist ziyaret etmektedir.

Muhteşen Doğası, Tarihi ve Gastronomi Değerleriyle Dünyanın Gözbebeği Amasra

Batı Karadeniz’in incisi Bartın’ın ilçesi olan Amasra’nın adı en az Bartın kadar ön plandadır. Bunun en büyük sebebi ise sahip olduğu köklü geçmişe dayanmaktadır. Amasra, tarihi, doğası, denizi ve kültürel zenginliği ile gezip görenleri kendine hayran bırakan, geçmişi çok eskiye dayanan önemli bir destinasyondur. M.Ö. 12. yüzyılda Fenikeliler tarafından kurulmuş daha sonra 13. yüzyılda Cenevizliler tarafından ele geçirilmiştir. Amasra bugünkü ismini M.Ö. 3. yüzyılda bu kasabayı yöneten Kraliçe Amastris’den almıştır. Türkiye’de turizmin ilk yapıldığı yerlerden biri olan Amasra için Fatih Sultan Mehmet Han “Lala Lala Çeşm-i Cihan bu mu ola”, yani “dünyanın gözbebeği burası mı” sözünü söylemiştir. Amasra tarihi ve doğa güzelliklerinin yanında eşsiz manzarasıyla ziyaretçilere görsel bir şölen sunmaktadır. Amasra ayrıca taze ve lezzetli balıkları ve Amasra salatasıyla da gelenlere önemli bir ziyafet sunmaktadır.

80 Milyon Yıllık Lav Sütunlarına Ev Sahipliği Yapan Güzelcehisar

Bartın’ın Güzelcehisar bölgesinde bulunan, 80 milyon yıl öncesine ait olağanüstü güzellikte oluşmuş beşgen ve altıgen kesitli lav sütunları, milyonlarca yıl önce Bartın’a bırakılan eşsiz bir doğal ve jeolojik mirastır. Güzelcehisar, Karadeniz sahilinde yeşilliklerle kaplı çevresi, harika denizi, kumu ve doyumsuz günbatımı ile görenleri büyüleyen ve mutlaka görülmesi gereken yurdumuzun cennet köşelerinden biridir. Güzelcehisar’ı benzerlerinden ayıran ve ön sıraya yerleştiren özelliği, sadece doğal güzelliği değil, burada yer alan ve bir doğa harikası olan lav sütunlarıdır. Güzelcehisar’ın o eşsiz kumları üzerinde yüründüğünde, uzun kumsalın batı ucunda başlayan ve denizden bir duvar gibi yükselen geometrik kesitli bazalt sütunlar, Güzelcehisar’dan bir başka doğa harikası olan Mugada koyuna kadar deniz kıyısı  boyunca uzanmaktadır. İskoçya, İrlanda ve Kalifornia’da da benzerleri bulunan lav sütunları koruma altına alınarak 2017 yılında Bartın-Güzelcehisar Bazalt Sütunları Tabiat Anıtı olarak ilan edilmiştir.

Adını Antik Çağlarda “Sular Kenti” Anlamına Gelen Parthenius’tan Alan Bartın Irmağı

Bartın’ın en önemli akarsuyu, M.Ö. Parthenios adı ile anılan ve kente adını veren Bartın Irmağıdır. Bartın ırmağının iki ana kolunu oluşturan Kocaçay ve Kocanazçayı, Bartın merkezinde Gazhane Burnu’nda birleşip 14 km yol kat ederek Boğaz mevkiinde Karadeniz’e ulaşmaktadır. Bartın Irmağı üzerinde taşımacılık yapılmasına da imkân sağlayan önemli bir turizm odağıdır. Karadeniz’e ulaşan ırmağın düşük akış hızından dolayı tekne turları yapmaya müsaittir. Olta balıkçılığı, fotoğrafçılık gibi aktivitelere uygun olan ırmak etrafındaki alanlarla yürüyüş, dinlenme ve yeme-içme olanakları da mevcuttur.

Doğa Harikası Yedigöller Milli Parkı

1965 yılında korumaya alınan ve çok sayıda bitki türünü içeren milli park, Türkiye’nin en güzel doğal ormanlarına sahiptir. Ayı, domuz, kurt gibi yaban hayvanlardan, yüzün üzerinde kuş türüne kadar çeşitli hayvan bulunması ile bir doğa cenneti konumundadır. Değişik arazi şekilleri ve yürüyüş yolları ile piknik, dinlenme, spor yapma gibi faaliyetlere olanak sağlamaktadır.

Doğa Müzesi Küre Dağları Milli Parkı

Tarihte ilk coğrafyacılardan sayılan Strabon, 2000 yıl önce kaleme aldığı Geographika adlı kitabında en iyi cins şimşir ağacının Amatris (Amasra) topraklarında yetiştiğini belirterek, Küre Dağları Milli Parkı ve çevresinden söz etmiştir. Evliya Çelebi de Seyehatnama adlı eserinde Amasra yöresindeki ormanları; yani Küre Dağları Milli Parkı bölgesini ağaç deryası olarak betimlemiştir.

Günümüzde tehlike altındaki ‘’Karadeniz Nemli Karstik Orman’’ ekosistemlerinin en iyi yabanıl örneklerine sahip olan Küre Dağları Milli Parkı, Avrupa’da korunması gereken ‘’100 orman sıcak noktası’’ içinde yer alır. Sıcak nokta, doğa korumacılarının dünyada endemizm (bir bitki türünün dar bir bölgede sınırlanmış halde bulunması) düzeyi yüksek ve aynı zamanda hızla habitat kaybına uğrayan alanları tarif etmek üzere kullandıkları bir terimdir. Küre dağları akarsuları, kanyonları, mağaraları, yaylarının yanında zengin flora ve faunasıyla önemli bir ekoturizm potansiyeline sahiptir.

Görenlerin Hayran Kaldığı Ağaç Tüneli

Ağaç tüneli Bartın-Safranbolu istikametindeki yol, meşhur noktalardan birisidir. Yol kenarındaki ağaçların gökyüzüne doğru birleşmesi sonucunda adeta bir tünel görüntüsü oluşmaktadır. Karabük’ün Safranbolu ilçesinden Bartın’ın Amasra ilçesine gelen turistlerin kullandığı Bartın- Karabük yolunda eşsiz manzaralar ortaya koyan bir alandır. Bahçecik ve Ovacuma köyleri mevkisindeki sağlı sollu ağaçların yolun üzerini kapatmasıyla oluşan manzara, görenleri adeta büyülemektedir. Ağaçların dallarının gökyüzünü kapattığı 9 kilometrelik yol ‘korunması gereken özel alan’ ilan edildi.  Bu yoldan geçenlerin   müthiş manzarayla fotoğraf çekilmeleri tavsiye edilmektedir.